Tag Archives: fethullahgulen

Ensar Vakfı

26 Mar
Ensar Vakfı’nın vukuatı bitmiyor!

Karaman’da 10 erkek çocuğun nitelikli cinsel istismara uğraması nedeniyle gündeme oturan Ensar Vakfı’nın vukuatları bitmiyor. Vakıf, geçen yıl da cinsel istismar suçundan hüküm giymiş yazarı “konuşmacı” olarak düzenlediği konferansa davet ettiği, üstelik bir de hediye verdiği ortaya çıktı.

Zeynep GÜRCANLI/ANKARA

Karaman’da istismar suçunu gerçekleştiren kişinin Ensar Vakfı’nda öğretmenlik yaptığının ortaya çıkması ve bizzat tecavüz suçunun da Ensar Vakfı evlerinde gerçekleştiğine ilişkin iddiaların ardından, Vakfın geçen yıl da yine çocuklara tecavüz suçundan hüküm giymiş Mustafa İslamoğlu’nu, “Artvin Ensar Vakfı Kutlu Doğum Programına” davet ettiği ortaya çıktı.  Konferans’ta çocuklara konuşma yapan İslamoğlu’na, program sonunda bir de “elif tablosu” hediye edildi.

ÇOCUKLARA CİNSEL İSTİSMAR SUÇUNDAN CEZA ALMIŞTI

Mustafa İslamoğlu, 1980 yılında bir çocuğa cinsel istismarda bulunduğu gerekçesiyle yargılanmış, suçu sabit bulunmuş ve 3 yıl ceza almıştı. İslamoğlu’nun “mağdur kişiye karşı ırza tecavüz” suçundan aldığı ceza, sanığın mahkemedeki “iyi hali” ve “pişman olduğu izlenimi” nedeniyle 2.5 yıla düşürülmüştü.

Alparslan Türkeş, Kılınç Müslümanı

22 Ağu Davadan dönen adam: Türkeş

 

 

 

 

Son Kılınç Müslümanı Alparslan Türkeş !

Akyazılılar vakfi, ülkücüler dosyası/bölüm-5

 

“Bayrağı kucakladım arkama bakmadan  gidiyorum.

Davadan dönenleri vurun, ben dönersem benide vurun.” diye haykırıyordu

Alparslan Türkeş (1980 öncesi plaklar çıkarılmışdı)

Türkeş’in konuşmasından sonra askerlerin ayak sesleri duyuluyordu, ondan sonrada Şeyh Şamil, anlatılıyordu.

 

Ancak bir gün geldiki, 1980 öncesi, bu söylem dolu plaklar ortadan kaldırıldılar.

 

Alparslan Türkeş, ise davadan döndü. Çünkü ona ABD’nin verdigi görevde degişmişti. Artık Alparslan Türkeş’in (milliyetçilik) yapmasına gerek kalmamıştı. Yeni bir dönem başlamıştı. Artık “Allah yoluna” dönülmeliydi. Tarikatlara, tekkelere kapılar açılmalıydı.

Hüseyin Fezullah (Alparslan Türkeş), en son kılınç müslümanı olmuştu.

Hüseyin Fezullah (Alparslan Türkeş), en son kılınç müslümanı olmuştu.

ABD ile AB için artık Ortadoğu yeraltı kaynakları, islamcı bir yapı ile ele geçirilmeliydi.

Bunun içinde “Allah Yolu”unda elimize “KILINC” verilmeliydi.

Bunun içinde sözde vatan-millet yolunda olması gereken ülkücüler, bulundukları şehirlerde, oruç tutmayanları dövmeye, Ramazan ayında açık olan dükkanları taşlamaya başladılar.

Ocaklarda oruç tutmayanlarda “kafir” olarak görüldüler.

Ülkü Ocakları’nın başınada din bilgisi iyi olanlar atanmaya başladı.

Sonuçta Alparslan Türkeş, kendi kendine verdiği başbuğluğu, yere atarak “hacı” adını aldı.

Adı, sahte idi, ünvanıda sahte idi. En sonunda kendine gelerek, tarikata katıldı.

Adı, sahte idi, ünvanıda sahte idi. En sonunda kendine gelerek, tarikata katıldı.

Artık o açıkça kılınç müslümanı olduğunu göstermeliydi. Hacta iken çektirdiği resimlerini koruması aracılığı ile bütün Türkiye’ye, ayrıca Cia’ya göndererek, toplumda yeni bir yer edinmek istedigini kanıtladı.

Bir sonrada yazılııklama yaparak “Ülkücüler Allah’ın ipine sarılın” diyerek, Cia’ya olan bağlılığını göstermişti.

Davadan dönen adam: Türkeş

Davadan dönen adam: Türkeş

 

Ondan sonrası ne olmuştu, onuda yine bir KILINÇ MÜSLÜMAN’ı olan

Muhammed MAHNOVİ’den dinleyelim.

Aşağıdaki yazıda Türkeş’in ülkücüleri bir salona toplayıp, yeniden  “KILINC MÜSLÜMANLIĞI” na dönüşünü anlatmaktadır.

 

 

En dogru haberin kaynagı: http://www.yeniakit.com/

 

 

 

 

 

 

 

 

 

TÜRKEŞ’İ TERKEDEN TÜRKEŞ

TÜRKEŞ’İ TERKEDEN TÜRKEŞ

Muhammed MAHNOVİ

TÜRKEŞ’İ TERKEDEN TÜRKE�

20 Ağustos 2012, Pazartesi 14:57:49

Biz Türk’ün İslam ile yeniden kurtuluşuna ve kültür ve medeniyetinin ihyasına çalışıyoruz

(Seyyid Ahmet Arvasi)

Ben sizi, Türklük gurur ve şuuruna, İslam Ahlak ve Faziletine,yoksullukla savaşa, Adalette yarışa, birliğe, kardeşliğe,kısacası Hak Yolu’na, hakikat Yoluna, Allah yoluna çağırıyorum

(Alparslan Türkeş)

-Cümleten selamun aleyküm.Salon tek vücud:

-Aleyküm selam.

Kürsüdeki vakar ve heybet yüklü zatın bu anını belgelemeye gayret eden fotoğrafçılar ve patlayan bir flaş.

-Film mi çekiyoruz burada?

Flaş sahibinin özürlerinin ardından kürsüdeki zatın evvela salonu sonra gönülleri silkeleyen sözleri yankılanmaya başladı:

Ülkücü attığı her adımı Allah rızası için atar. Atmalıdır.

Salona, salondakilere, kürsüdeki zatın ülküsüne yabancı olanlar ‘islamcı biri’ konuşuyor zannedecekti, belki de.

Ama, O zat; Alparslan Türkeş’ti!

Türk-İslam Ülküsü’nü anlatıyordu, sınırlarını tarif ediyordu; ayetlerle, hadislerle.

Türk-İslam Ülküsü’nü haykırıyordu.

Sus pustu salon, pür dikkat dinliyorlardı. Adeta beyinlerine, kalblerine kazıyorlardı yeniden ve yeniden Türk’ün İslam Ülküsü’nü.

Uyuyor musunuz?

diye kükredi Başbuğ.

Başbuğ’un emrindeki ordu gibi:

-Hayır!

sesi ile salon çınladı.

Kalkın ayağa!

Duyulur duyulmaz, yılların disiplini ile kalktı salondakiler, bir anda.

-Oturun!

Yine büyük bir gönül itaatiyle ve disiplin içinde, aniden oturdu salondakiler.

Başbuğ’un tekrar eden ‘kalkın’ sözüne itaat eden karakter, nefse kapılmadan aynı huşu ile ‘oturun’ emrine de icabet etti.

Belliydi, bir ders verecekti Başbuğ, bir şeye işaret edecekti.

İşte böyle uyanık olacaksınız, düşmanlarınız sizi uyuyor sansa bile içiniz uyumayacak, her zaman uyanık olacaksınız!

Tarih Ekim 1994’ü gösteriyordu.